YOK ARŞİV: Güncel Gürsel Artıktay İle Röportaj

YOK ARŞİV: Güncel Gürsel Artıktay İle Röportaj
  1. Hocam selamlar, dergimize konuk olduğunuz için teşekkür ediyorum. Öncelikle nasılsınız? Daha doğrusu Türkiye şartlarında nasılsınız?

Merhaba, teşekkür ederim. Türkiye şartlarında iyi olabilmek, dalgalı denizde yelken açmaya benziyor. Her gün yeni bir mücadele ve sürprizle karşılaşıyoruz, bu da bizi güçlendirip daha dayanıklı hale getiriyor. İç dünyamda huzuru bulmaya çalışırken, dış dünyadaki zorluklarla başa çıkmak için sürekli bir denge arayışındayım. Bu koşullarda bile, bilim ve sanatın insanı motive eden, ilham veren ve umut aşılayan gücüne sığınıyorum. Her zorluğun yeni bir fırsat doğurduğuna inanıyorum ve bizler de bu fırsatları en iyi şekilde değerlendirmek için buradayız.

  • Bir albüm hazırlığı içerisinde olduğunuzu sosyal hesaplarınızdan bildirmiştiniz. Biraz spoiler alabilir miyiz hocam? Bu albümde Güncel Gürsel Artıktay dinleyicilerini neler bekliyor?

Elbette, biraz ipucu vermekten mutluluk duyarım. Bu albüm, benim müzikal yolculuğumda yeni bir dönemi temsil ediyor. Önceki albümümden farklı olarak, çalışma yöntemlerimizde de yenilikler var. Daha önce şarkıların sözlerini ve müziklerini tamamen hazırlayıp düzenledikten sonra kayıt aşamasına geçiyorduk. Ancak bu albümde, stüdyoda bir kamp sürecimiz oldu (bir süre devam da edecek); yani farklı müzikal fikirleri de çarpıştırıyoruz.

Albüm sürecinde geçen hafta saydığım üzere, yaklaşık 10 şarkıya 500 civarında düzenleme örneği hazırlamışım. Yani dersimize epey çalıştık. Ayrıca, öncesinde de uzun bir müzik dinleme sürecim olmuştu. Bu süreç, albümün zengin ve çeşitli olmasına katkı sağladı. Albümü bekleyen dostlarım hem alıştıkları hem de yeniliklerle dolu bir deneyim yaşayacaklar.

  • Hocam, Hande Yener’in Kibir şarkısını uzun zaman önce paylaşmıştınız orijinalinden de daha hoş olduğunu düşünüyorum. Geçtiğimiz haftalarda da Redd ekibi Kibir şarkısını yorumlamış. Redd ekibi şarkıyı bambaşka bir duyguya taşımış sanırım açıkçası benim anlam veremediğim bir hale bürünmüş. Siz ne düşünüyorsunuz bu tarz yorumlamalar hakkında? Ayrıca albümde yorumlayacağınız bir şarkı olacak mı?

Hande Yener’in “Kibir” şarkısını yorumlamak benim için oldukça keyifli bir deneyimdi ve dinleyicilerimin bu yorumumu beğenmeleri beni çok mutlu etti. Redd ekibinin de bu şarkıyı yorumlaması, şarkının ne kadar güçlü ve farklı bakış açılarına açık olduğunu gösteriyor. Her sanatçı, şarkıyı kendi duygusal ve sanatsal filtresinden geçirerek yeniden yaratır ve bu da müziğin evrenselliğini ve potansiyel zenginliğini ortaya koyar.

Albümde yorumlayacağım bir şarkı olup olmayacağına gelince, evet, bu albümde de birçok sürpriz var! Hem düetler hem uluslararası iş birlikleri hem de bir cover şarkı olabilir. Şu anda bu projeler üzerinde yoğun bir şekilde çalışıyoruz.

  • Röportajlarımda sizin hakkınızda vurguladığım şeylerden biri de Akademisyen olmanız. Podcast programımızda da bu konuyu konuşmuştuk fakat daha farklı bir soru takıldı aklıma. Türkiye’de akademisyen olmanın artıları ve eksileri neler?

Öncelikle akademisyenlik, bilgi üretme ve paylaşma sürecinde yer almak açısından büyük bir tatmin sağlıyor. Öğrenciler ve meslektaşlarla sürekli etkileşimde bulunmak, sürekli öğrenme ve kendini geliştirme fırsatları sunuyor. Ayrıca, araştırma yapma ve yeni keşiflerde bulunma şansı, bilim ve sanat dünyasında önemli katkılarda bulunma imkânı da tanıyor.

Öte yandan, Türkiye’de akademisyen olmanın bazı zorlukları da elbet mevcut. Üniversitelerdeki kaynak ve altyapı eksiklikleri, araştırmaların gerçekleştirilmesini zorlaştırabiliyor. Bütçe kısıtlamaları, müzik yapma ve kaydetme imkanlarının yetersizliği ve güncel yayınlara erişim zorlukları, bilimsel çalışmaların hızını ve kalitesini olumsuz etkileyebildiği gibi bürokratik engeller ve zaman zaman karşılaşılan siyasi baskılar, özgür ve bağımsız araştırma yapmayı zorlaştırabiliyor. Türkiye’de akademik kariyerin getirdiği maddi ve manevi tatmin maalesef beklenen düzeyde değil ve bu da akademisyenlerin motivasyonunu çoğu zaman düşürüyor.

Tüm bu zorluklara rağmen, akademisyen olmanın getirdiği tatmin ve katkı sağlama duygusu, bu mesleği değerli kılıyor. Bilim ve sanatın gücüne inanarak, zorlukların üstesinden gelmeye ve geleceğe dair umutlarımızı diri tutmaya devam ediyoruz. Akademisyenler olarak hem öğrencilerimize hem de topluma katkıda bulunmak, bilgi ve kültür birikimimizi gelecek nesillere aktarmak en büyük motivasyon kaynaklarımızdan biridir.

  • Hocam sizce şarkı rol üzerine mi yoksa yaşanmışlık üzerine mi yazılmalıdır? Bazı sanatçılar “Bu süreç oyunculuk gibi” diyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kendi deneyimlerimden yola çıkarak, şarkı yazmanın hem yaşanmışlık hem de rol yapma arasında bir denge gerektirdiğini düşünüyorum. Bazen kendi yaşamımdan ilham alarak yazdığım şarkılar, dinleyicilerle daha kişisel ve derin bir bağ kurmamı sağlıyor. Diğer zamanlarda ise, farklı karakterlerin gözünden hikayeler anlatarak, dinleyicilere daha çeşitli duygusal deneyimler sunabiliyorum. Bu iki yaklaşımı harmanlamak, şarkılarımın hem otantik hem de yaratıcı olmasını sağlıyor. Sanat, nihayetinde, insan deneyiminin çeşitli yönlerini keşfetmek ve bu farkındalığı kendi bakış açısıyla aktarmakla ilgilidir. Her iki yaklaşımın da bu amaca hizmet ettiğine inanıyorum.

  • Bu sorum biraz Katarsis programındaki sorular gibi olacak fakat merak da ettiğim sorulardan. Çocukluğunuz nasıl geçti? Hayatınızın dönüm noktası (müzik açısından olmak zorunda değil) hangi olay sonucu oldu?

Çocukluğum sessiz ve duygularımı içinde yaşayan bir çocuk olarak geçti. Şimdi de olduğu gibi, karakterimde büyüdükçe radikal bir değişiklik olmadı. Ailem, müziğe olan ilgimi fark edip beni destekledi, bu da müzikle olan bağımı güçlendirdi.

Hayatımın dönüm noktası, üniversite yıllarında katıldığım üniversiteler arası beste yarışmasıydı. Orada finale kalınca, Ankara’da çıktığım sahnede bütün dünya görüşüm şekillendi ve bir nevi kendimle karşılaştım. O tarihten itibaren müzikle ilgili bir şeyler yapmak zorunda olduğumu keşfettim. Bu deneyim, sadece düşünme biçimimi değiştirmekle kalmadı, hayata ve sanata bakış açımı da kökten dönüştürdü. Bu farkındalık hem akademik kariyerimde hem de müzik yolculuğumda bana rehberlik etti ve hala etmeye devam ediyor.

  • “Sahne şovları” hakkında konuşmak istiyorum hocam. Sahnede etek giymek, oje sürmek ve LGBT+ sempatizanlığı yapmak hakkında siz ne düşünüyorsunuz? (Büyük Ev Ablukada ve Dolu Kadehi Ters Tut ekibi) Bunların özgürlükçü bir hareket olduğunu veya sahne şovları üzerinden normalleştirilmesini ben pek doğru bulmuyorum. Evrenin yapısına ters olan – bir iki hayvan türünde görülmesi kaideyi bozmaz düşüncesindeyim- bu konular hakkında ne düşünüyorsunuz?

Evrenin yapısı toplumlar için norm üretmez. Bu normları insanlar üretir, değiştirir, şekillendirir, vazgeçer veya aktarır. Toplumsal normların nihai, mutlak değişmeyen doğruları yoktur; hepsi dönemseldir. Kölelik, cadı yakma, işkence, meydanda asılarak idam edilme, borç nedeniyle esaret, düello kültürü, haremler, insanların sergilendiği gösteriler, ayakların büyümesini engellemek için demir ayakkabılar giydirme ve delilere gülme gibi zamanının birçok toplumsal normu artık tarihe karıştı.

Ne siz kimseye bir davranışı dikte edebilirsiniz, ne de herhangi biri radikal girişimlerle toplumu kökten değiştirebilir. Bu bir denge meselesidir. Toplumda karşılığı olmayan girişimler zamanla yok olacaktır. Karşılık bulanlar için ise zaten bir söz söyleyemeyiz.

Sanat, toplumsal normları sorgulama ve yeniden şekillendirme gücüne sahiptir. Bu nedenle, sahnede yapılan bu tür özgürlükçü hareketler, sadece birer şov olarak değil, aynı zamanda toplumsal değişim ve farkındalık yaratma aracı olarak da görülebilir. İnsanlık tarihi boyunca, sanatçılar genellikle toplumsal tabuları yıkan ve yeni düşünce biçimlerini teşvik eden kişiler olmuştur.

Sahnede etek giymek, oje sürmek veya LGBT+ sempatizanlığı yapmak, sanatçının kendi kimliğini ve görüşlerini ifade etmesinin bir yoludur. Bu tür ifadeler, sanatçının kişisel ve sanatsal yolculuğunun bir parçası olabilir. Zeki Müren’i de “Sanat Güneşi” yapan, aynı zamanda sahne şovlarına getirdiği radikal değişiklikler değil midir? Onun sahnede sergilediği yenilikler ve cesur performanslar, toplumda önemli bir yer edinmiş ve onu unutulmaz kılmıştır. 

Sonuç olarak, sahne şovlarında yapılan bu tür özgürlükçü hareketler, sanatın doğasına ve insanın ifade özgürlüğüne uygun düşer. Sanat, her zaman bireysel ifadeyi, çeşitliliği ve toplumsal değişimi destekleyen bir alan olmuştur ve olmaya devam edecektir. Önemli olan, herkesin farklı görüşlere saygı duyması ve bu çeşitlilik içinde barış içinde yaşamasıdır.

  • Sizce sanatçı politik olmalı mıdır? Eğer olmalıysa, son dönemlerde ülkemizde büyük gerilime sebep olan olaylar yaşadık. Mülteci sorunu özellikle. Siz bu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Sanatçının politik olup olmaması, tamamen kişisel bir tercih meselesidir. Ancak benim düşüncem sanat ve politikanın birbirinden ayrılmaz toplumsal yapılar olduğudur. Bu sebeple sanatçıların ve ürettikleri eserlerin toplumsal, kültürel ve politik bağlamlardan bağımsız değerlendirilmesi mümkün değildir gibi geliyor. Tabi günümüzde politik olmak, herhangi bir parti taraftarı olmakla eşdeğer tutulduğu için buraya da ayrı bir parantez açmak önemlidir. Burada politik olmaktan kastım, kavramın antik kökenlerine dayanarak, sanatçının insanların birlikte iyi bir yaşam sürdürebilmesi adına tutum almasıdır.

Sanat, yaşamın kendisine ve sıradanlığa bir meydan okuma, var olan değer yargılarını alt üst etme ve yeni anlamlar yaratma aracıdır. Sanatçı, bu süreçte toplumsal farkındalık yaratmada aktif bir rol üstlenmelidir diye düşünüyorum. Ancak, bu politik rollerin sanatı tamamen tanımlamaması gerektiğini de unutmamak önemlidir. Sanat, toplumsal meselelere ışık tutarak ve insanları düşünmeye teşvik ederek naif bir denge bulmalıdır.

Mülteci sorunu gibi ülkemizde büyük gerilime sebep olan olaylara sanatçıların duyarlılık göstermesi ve bu konular hakkında eserler üretmesi, toplumsal farkındalığı artırmak adına önemli bir katkı olabilir. Sanatçılar, bu tür konuları işleyerek, toplumu düşünmeye ve sorgulamaya teşvik ederler. Ancak, bu süreçte didaktik veya propaganda aracı haline gelmemek de önemlidir. Bu tür ani ve büyük gerilimlere sebep olan konularda, ilk akla geleni söylemekten veya içgüdüsel tepkiler vermekten kaçınıp daha sağduyulu olmayı tercih ediyorum.

  • Olumsuz olduğunu düşündüğüm sorulardan biraz uzaklaşmak daha doğru olacak. Bir takım konsept sorularım var. Hazırsanız onlara geçelim. Arabesk müzikte en sevdiğiniz şarkıcı kimdir?

Arabesk müzikte en sevdiğim isim Müslüm Gürses’tir. Müslüm baba, arabesk müziğin en önemli figürlerinden biri olarak, bu türün ruhunu en iyi şekilde yansıtıyor. Bu hayatta iki kişiyi canlı izlemek isterdim: Biri Zeki Müren, diğeri de Müslüm Gürses. Onların sahnedeki performansları, Türkiye müzik tarihimizin en unutulmaz anlarını oluşturuyor.

  1. Klasik bir soru olacak fakat sizce realist bir açıdan bakınca aşktan daha önemli üç şey nedir?

Aşkla aralarına değer hiyerarşisi kuramam ama belki de aşkı daha da yaşanabilir kılan üç şey olarak sağlığı, özgürlüğü ve ömür boyu öğrenme hevesini sıralayabilirim. Zira sağlıklı bir beden, yaşamın temel direğidir; tüm diğer faaliyetlerin sürdürülebilmesi için vazgeçilmezdir. Bunun yanısıra düşüncelerini, inançlarını ve yaşam tarzını özgürce seçebilme ve ifade edebilme yetisine sahip olmalıdır. Son olarak ömür boyu öğrenme hevesi ise bireyin kendini sürekli yenileme ve potansiyelini gerçekleştirme arzusu demektir hem kendine hem de topluma katkıda bulunarak daha anlamlı ve tatmin edici bir yaşam sürmeyi sağlar.

  1. Konsept sorularımız (özellikle alakasız sorular sormaya çalıştım) bitti. Son olarak Güncel Gürsel Artıktay dinleyicilerine neler söylemek istersiniz?

Şu sıralar yeni albümün heyecanını yaşıyorum ve şarkıların onlarla buluşmasını sabırsızlıkla bekliyorum. Ayrıca albümün çıkışıyla beraber gelecekteki konserlerde de buluşmak için sabırsızlanıyorum. Birlikte daha birçok güzel anı ve duyguyu paylaşacağımıza eminim.
Güncel

(Bu Röportaj Kutay Demir tarafından YOK’ DERGİSİ için yapılmıştır. Tüm hakları YOK’ Dijital Medya Ve Yayıncılık şirketine bağlıdır. Bu röportaj Arşiv’den alınmıştır.)


YOK' DERGİSİ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir